ALLAH'I UNUTMAK, FASIKLIK VE NİFAK
Kadının biri Hasan el-Basrî'ye (rehimehullahu) gelir, «genç
bir kızım vardı, öldü, onu rüyamda görmek istiyorum, onu rüyada görmeni
sağla-yacak bir dua öğretesin diye sana geldim» der.
Hasan el-Basrî (rehimehullahu) da kadının arzusunu yerine
getirir. Ka-dın kızını rüyasında görür ki, aman Allah'ım! Üzerinde katrandan
bir el-bise, boynuna bukağu ve ayaklarına prangalar vurulmuş.
Durumu Hasan el-Basrî'ye bildirir, veli de bu hale üzülür.
Aradan zaman geçer, bu defa kızı rüyasında Hasan el-Basrî
görür. Kız cennettedir ve başı taçlıdır. Kız «Veli»ye «beni hatırladın mı? Ben
sa-na gelerek şöyle şöyle ricada bulunan kadının kızıyım» der.
Hasan
el-Basrî «seni gördüğüm duruma getiren sebep nedir» diye sorar. Kız şu cevabı
verir, «Adamın biri bizim mezarlığın yanından geçer-ken Peygamber'imize
(S.A.S.) bir defa selât-ü selâm getirdi, mezarlıkta azâb çeken beşyüz elli ölü
vardık. O adamın selât-selâmı sayesinde —bunlardan azabı kaldırın— diye emir
geldi.»
Şimdi düşünelim. Bir adamın Peygamber'imize (S.A.S.)
getirdiği se-lât-ü selâm hürmetine o kadar kişi affedilince elli yıllık ömrü
boyunca O'na selât-ü selâm getiren kimsenin Kıyamet günü, O'nun şefaatine nail
olmaması düşünülebilir mi?
Ulu Allah (C.C.) «o kimseler gibi (yâni münafıklar gibi)
olmayın (güna-ha dalmayın) ki, onlar Allah'ı unutmuşlardır (yani Allah'ın
emrinden ay-rılarak tersini yapmışlar, dünyalık azgın arzulardan tad almşlar ve
onun aldatıcı görüntülerine gönül vermişlerdir).»
Peygamber'imize (S.A.S.) «mümin ve münafık kimdir» diye
sormuş-lar, Peygamber'imiz şu cevabı vermiştir:
— Müminin gözü namazda, oruçta olur, münafığın gözü işe
—hayvanlarda olduğu gibi-— yemekte, içmekte, ibadet ve namazdan uzak durmakta
olur. Mümin, eli vardıkça sadaka verir, Allah'dan günahlarının affedilmesini
diler. Münafık ise ihtiras ve boş kuruntular peşindedir. Mü-minin Allah'dan
başka hiç bir kimsede umudu olmaz, münafık ise AI-lah'dan başka herkese umut
bağlar.
Mümin, dini yerine malını feda eder, münafık ise malı
uğruna dinini satar. Mümin Allah'dan başka hiç kimseden korkmaz. Münafık ise
Allah-dan başka herkesten çekinir. Mümin iyilik işlemekle birlikte ağlar,
mü-nafık ise kötülük işlediği halde güler.
Mümin yalnızlıktan ve kendi başına kalmaktan hoşlanır.
Münafık ise girişkenlikten ve kalabalıktan hoşlanır.
Mümin tohum eker, (yapıcı ve üreticidir) kargaşalıktan
hoşlanmaz, münafık ise yıkıcıdır, bununla birlikte emeksiz ürün peşindedir.
Mümin dininin prensiplerine uygun bir idare uğruna emir verir ve yasaklar
ko-yar, düzelticidir. Münafık ise baş olma ihtirası uğruna emirler verir ve
yasaklar koyar, yıkıcıdır. Daha doğrusu kötülüğü emrederken iyiliği ve doğruyu
yasaklar.»
Nitekim ulu Allah (C.C.) şöyle buyuruyor;
— Münafık erkekler de münafık kadınlar da biribirlerinin
parçaları-dırlar (hepsi biribirine benzer) Onlar kötülüğü emrederler, iyilikten
vaz-geçirmeye çalışırlar. Onlar avuçlarını yumarlar (cimridirler) Onlar Allah'ı
unutmuşlardır, Allah da onları unuttu. Hiç şüphesiz münafıklar, fasıkla-rın ta
kendileridirler.
Allah
erkek münafıklara da kadın münafıklara da kâfirlere de içinde ebediyyen kalmak
üzere cehennem ateşini. va'detmiştir. Bu onlara ye-ter. Ayrıca Allah onları
rahmetinden kovdu, onlar için tükenmez azap vardır» (23).
Yine ulu Allah (C.C.) şöyle buyurur:
«— Allah münafıklar ile kâfirlerin hepsini (kâfir ve
münafık olarak öldükleri takdirde) cehennemde biraraya getirecektir» (24).
Âyet-i
celilede münafıkların daha önce zikredilmelerinin sebebi, bun-ların kâfirlerden
daha kötü olmaları yüzündedir. Arkasından da her iki zümrenin birlikte varacağı
yerin cehennem olduğunu bildirmiştir.
Yine ulu Allah (C.C.) şöyle buyuruyor:
— Hiç şüphesiz, Münafıklar cehennemin en alt katındadırlar.
Onlar için hiç bir kurtarıcı bulamayacaksın» (25).
Münafık
kelime manas bakımından «nafik-ul Yerbu» deyiminden tü-remiştir. Tarla
faresinin yuvasında karşılıklı iki delik bulunduğu söyle-nir, birine «nafıka»
diğerine «kasıa» denir. Tarla faresi birinin ucundan başını gösterir, Öbüründen
çıkıp gider.
İşte münafığa o yüzden bu ad takılmıştır. Çünkü kendini
müslüman-mış gibi gösterir, öte yandan İslâmdan çıkarak kâfirliğe girer.
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
- Münafık, iki koyun sürüsü arasında gâh sürünün birine,
gâh öbü-rüne katılan şaşkın bir koyun gibidir. O bu sürülerin hiç birinde
devamlı barınmaz, çünkü her iki sürüye de yabancıdır. Münafık da tıpkı
böyledir, ne tamamen müslümanlarla kaynaşabilir ve ne de kâfirlerle.»
Ulu Allah (C.C.) cehennemi yedi kapılı olarak yaratmıştır.
Nitekim
«cehennemin yedi kapısı vardır» diye buyuruyor (26)
Bu
kapılar, lânetle kaplanmış demirdendir, cehennem duvarlarının dış yüzü bakırdan
ve iç yüzü kurşundandır. Tabanında azap ve tavanında öfke ve acımazlık vardır.
Zemini cam, kurşun, bakır ve demir karışımıdır. Cehennemlikler üstten, alttan,
sağdan ve soldan ateşle kuşatılmışlardır. Birbiri üzerinde duran katlardan
meydana gelmiştir. İşte münafık-lar için bu katların en altta olanı
ayrılmıştır.
Rivayete göre Cebrail'in (A.S.) gelişlerinden birinde
Peygamber'imiz (S.A.S.) O'na
«ya Cebrail, bana cehennemi ve onun hararet derecesini
tasvir et» der. Cebrail de Peygamber'imizin (S.A.S.) isteği üzerine şun-ları
anlatır, «Ulu Allah, cehennem ateşini yarattıktan sonra bin yıl bo-yunca yaktı,
sonunda kıpkırmızı oldu. Arkasından bin yıl daha yaktı, ni-hayet ağardı. Daha
sonra onu koyu bir kara renge bürününceye kadar bin yıl daha yaktı.
Seni hak dinle Peygamber olarak gönderen Allah adına yemin
ede-rim ki, cehennemliklerin üzerlerindeki elbiselerden biri yeryüzü halkına
gösterilecek olsa, hepsi ölürlerdi. Yine eğer cehennem içeceğinin bir tek
kovası yervüzü sularının tamamına katılsa, tadanlar derhal ölürdü.
Ulu Allah'ın «sonra onu boyu yetmiş arşın zincire vururuz»
ayetinde belirttiği zincirden bir arşın kadarı —ki o arşının uzunluğu doğu ile
ba-tı arası kadardır— dünya dağlarına düşse, dağlar erirdi. Eğer aranızdan biri
cehenneme girdikten sonra çıkarılarak aranıza gönderilse yeryüzün-dekiler,
kokusununun keskinliğinden bayılarak ölürlerdi.»
Peygamber'imiz (S.A.S.) Cebrail'in sözünün burasında araya
gire-rek «ya Cebrail, bana cehennemin kapılarını tarif et, şu bildiğimiz
kapı-lar gibi midirler?» diye sordu.
Cebrail (A.S.) «hayır», Ya Rasulellah fakat birbiri
üzerinde katlar ha-lindedirler. Kapıdan kapıya yetmiş yıllık mesafe vardır. Her
kapının ısı de-recesi üzerindekinden yetmiş kat fazladır.
Peygamber'imiz (S.A.S.) Cebrail'e bu
kapılara tekabül eden katlara kimlerin gireceğini sordu, Cebrail şöyle cevap
verdi, «ismi —haviye— olan en alt katın kapısından münafıklar gireceklerdir.
Nitekim ulu Allah
«hiç şüphesiz, münafıklar cehennemin en alt katindadırlar»
buyuruyor (27) İsmi
—cahim— olan ikinci katın kapısından Allah'a ortak koşanlar
gireceklerdir. İsmi — Sakar— olan üçüncü katın kapısından yıldızlara ta-pan
putperestler (sabiiler) gireceklerdir.
Adı —Lezza— olan dördüncü katın kapısından şeytan ile
birlikte ona uyan ateşperestler girecektir Adı —hutame— olan beşinci katın
kapı-sından yahudiler gireceklerdir. İsmi - Sair— olan altıncı katın kapısından
hristiyanlar gireceklerdir.»
Cebrâil, sözünün burasında susunca
Peygamber'imiz (S.A.S.) «hani yedinci katın kapısından girecek olanları
söylemedin» diye sordu. Ceb-rail bu soruya Ya Muhammed «onu sorma» diye cevap
verdi. Peygam-ber'imiz «söyle» diye ısrar edince Cebrail «yedinci kapıdan da
senin üm-metinden tevbesiz ölen büyük günahkârlar gireceklerdir» diye sözünü
ta-mamladı. Rivayete göre:
«Hepiniz teker teker oraya (cehenneme) mutlaka
gireceksiniz»
mealindeki âyet-i kerime indiği zaman Peygamber'imizin
ümmeti hesabı-na duyduğu korku artmış ve hüngür hüngür ağlamıştı (28).
Allah'ı tanıyan, O'nun sillesinin ve hışmının şiddetini
bilen kimse O'n-dan olanca derecesi ile korkar. Anlatılan sıkıntılarla henüz
karşılaşma-dan, o korkunç ve ürkütücü ev (cehennem) gözü önüne dikilmeden,
per-de düşüp intikamı pek çetin olan Allah'ın (C.C.) huzuruna çıkarılmadan ve
cehenneme sevkedilmeden kendine ve sapıklıklarına gözyaşı döker.
Orada nice yaşlı kimse «hey gidi yaşlılığım» diye feryad
eder, nice genç «eyvah gençliğime» diye bağırır. Nice kadın da «eyvah
rezillikleri-me, yazık yırtılan sır perdelerime» diye figan eder. Orada
herkesin yüzü ve vücudu kapkaradır, beli bükülecektir.
Ne büyüklere saygı gösterilir, ne de küçüklere acınır,
kadınlar çırıl-çıplaktır.
Allah'ım, ey bağışlayıcıların ulusu! Rahmetin sayesinde
bizi ateşten ve ateşe yaklaştıracak her türlü kötülükten koru, bizi iyilerle
birlikte cen-nete koy.
Allah'ım! Kusurlarımıza göz yum, başırnızdakileri güvenilir
kıl. ayak sürçmelerimizden sonra dengeye kavuşmamızı nasib eyle ve huzurunda
bizi rezil eyleme, ey merhametlilerin en merhametlisi.
Salât ve selâm Peygamber'imize, O'nun yakınları ile
sahabîleri üze-rine olsun.
________________________________________
(23) Kur'an-ı
Kerim/Tevbe Sûresi, 67-68
(24) Kur'an-ı
Kerimı/Nisa Sûresi, 140
(25) Kur'an-ı
Kerim/Nisa Sûresi, 145
(26) Kur'an-ı
Kerim/Hıcr Sûresi, 44
(27) Kur'an-ı
Kerim/Nisa Sûresi/145
(23) Kur'an-ı Kerim/Meryem Sûresi, 71
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder