İlmin Başı Nedir?

Hüseyin adında, köyünde "Deli Hüseyin" olarak da malum tek delikanlı izdivaç eder. Düğününde Kur'an, ilâhi ve mevlidler okuhemen yan, vaaz ve nasihatlerde yer alan hoca efendilerin hâli, arasında konuştukları konular birçok tek dikkatini çeker. Hüseyin "Ben de o hocalar benzeri olacağım. İlim tahsil edeceğim." deyip ek olarak 2 üç maaş evliyken gurbetin yollarına düşer. Tam 21 sene ilim tahsil eder Hüseyin. Bu zamanda de köyüne hiç dönmez. Bitiminde hoca olabilir Hüseyin. Deli Hüseyin gitmiş Molla Hüseyin gelmiştir. "Artık ben oldum" deyip köyüne doğru yola çıkar. Yol üstündeki köylere illere uğraya uğraya yol alır. Bir köyde tek yaşlı Molla Hüseyin'i evinde konuk eder. Molla Hüseyin hasbihal ederken tek ara bizzat hikayesini de anlatır. Demek "21 sene köyünden uzakta tahsil yaptın?" der güngörmüş yaşlı. "Öyleyse ben sana tek soru sorayım bakalım bilebilecek misin?" Molla Hüseyin gayet özünden güvenilir "Sor bakalım amca" der. İhtiyar sorar; "İlmin başı nedir?" Molla Hüseyin; "Besmeledir" der. "Bilemedin" der yaşlı. "Fatihadır"... "Yine bilemedin"... "Nasara yensurudur"... "O da değil"... Hüseyin aklına ne geldiyse sayar. Ama yaşlı tek çeşitli "bildin" demez. En bitiminde pes edip sorar; "Peki sen söyle amca ilmin başı nedir?" İhtiyar der ki; "Yok öyle! Bu civarı ucuza söylemem." Hüseyin sorar; "Öyleyse ne istiyorsun?" İhtiyar; "6 ay benim hizmetimde çalışır, her istediğimi yaparsan o zaman söylerim." Hüseyin "Tamam amca çalışırım. Sen kafi ki bunu bana öğret." der. 6 ay süresince ihtiyarın hizmetinde çalışır... 6 ay dolunca ihtiyara sorar: "Eee amca... De bakalım ilmin başı nedir?" İhtiyar; "Evladım..." der. "İlmin başı sabırdır." Hüseyin öfkelenir. "E amca ben sabrı bilmiyor muydum? İstersen sana sabır ile ilgili onlarca saat vaaz verebilirim." İhtiyar; "Kızma evladım..." der. "Sen sabır ilmini biliyor olabilirsin, sabır üst kısmına saatlerce vaaz da verebilirsin. Ama sen, kendin sabretmiyordun. Seni görür görmez anladım. Sabrı bilmek farklı birşey. Sebretmek farklı birşey. Bu altı ayda sabretmeyi öğrendin. Son Olarak var git yöntemine... Yolun açık olsun. Ne var ki şunu hiç aklından emisyon. Ivedî hüküm verme. Sabret ondan ek olarak sonra hüküm ver." diye yorumlar ve Molla Hüseyin'i seyahat eder. Molla Hüseyin tek akşamın alaca karanlığında varır evine. Evinin yöntemini tutmuştur ki tek bakar tek delikanlı evine giriyor. İçine tek kurt düşer. "Acaba benim hanım başkasıyla mı evlendi?" diye düşünür. "Hem de çocuk tek delikanlıyla?.. Şayet evlendiyse... Beni aldattıysa onu da o delikanlıyı da vururum. Billahi de vururum." diye düşünceler içini kemirir. Evine yaklaşıp camdan bakar. Delikanlıyı uzanmış, başını hanımının dizine koymuş... Hanımını da delikanlının saçlarını okşar durumda görür. Kan beynine sıçrar. Tam içeri dalacaktır ki ihtiyarın sözü kulağında çınlar. "Acele hüküm verme." Bizzat kendine; "Acele etme Hüseyin" der. "Hem pergamber efendimiz (S.A.V.) ne diyordu? Seferden döndüğünüz zaman ehlinizin yanına gece gitmeyiniz, sabahı bekleyiniz." diye içinden geçirip bizzat kendine "Sabah ola hayrola" deyip köyün misafirhanesinin yöntemini meblağ. Erken erkenden kalkıp namaza gider. Tek bakar ki imam akşam evinde gördüğü delikanlı. "Ya sabır" çekip namazını kılar. Namazdan ek olarak sonra direkt köy kahvehanesinin yöntemini meblağ. Aradan geçen senelerden ek olarak sonra kimse Hüseyin'i tanımamıştır. Tek ara kahvehanedeki ihtiyarlardan birine sorar; "Amca bu köyde Deli Hüseyin diye biri vardı tanıyor musun?" Köylü; "Tanımaz mıyız evladım" der "Tabi tanırız. Bundan seneler öncesinde ilim tahsil edeceğim diye yöntemlere düştü. Hanımını öyle ortada bıraktı. Erken namazını kıldıran köyün hocası da onun oğludur. Kadıncağız tek başına çalıştı çabaladı okuttu, camiye imam etti."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder