Zamanın birinde İsrailoğullarından biri vardı, adam kendini
ibadete vermişti. Çoluk çocuk sahibi idi. Günün birinde ailece aç kalırlar.
Tama-men çaresiz kaldığı için yiyecek bir şeyler bulup getirsin diye karısını
dışarıya gönderir.
Kadın bir tüccarın evine varır, çoluk - çocuğuna yedirecek
bir şeyler ister. Tüccar, kadına «olur, fakat önce bana kendini teslim et» diye
teklif eder. Kadın hiç bir cevap vermeden çıkar, evine döner. Yavrularını
«an-neciğim! Açlıktan öleceğiz, bize yiyecek bir şey ver» diye feryad eder
du-rumda bulur.
Geri çıkarak tekrar tüccarın yanına varır, yavrularının
acıklı durumu-nu anlatır. Tüccar «istediğim olacak mı?» diye sorar. Kadın
«evet» der.
İkisi başbaşa kalınca kadının mafsalları (eklemleri)
öylesine titreme-ye başlar ki, azaları yerlerinden çıkacak gibi olur. Tüccar
«ne oluyor sa-na» diye sorar. Kadın «Allah'dan korkuyorum» diye cevap verir.
Aldığı cevap üzerine kendine gelen adam «sen şu sıkışık
durumuna rağmen bu günahtan dolayı Allah'dan korkuyorsun, oysa asıl benim
korkmam gerekir» diyerek yapacağı işten vazgeçer. İstediklerini vererek kadını
gönderir. Kadın kucağındaki yiyecekler ile yavrularına döner. Çocukların
sevinci sonsuzdur.
Bu sırada ulu Allah'dan tüccar hakkında Hz. Musa'ya (A.S.)
vahiy gelir. Allah «falan, oğlu filâna bütün günahlarını affettiğimi söyle»
diye bildirir;
Bunun
üzerine Hz. Musa (A.S.) tüccarı bulur, ona «mutlaka Allah ile aranızda sır
kalan bir hayır işlemiş olmalısın» der. O zaman tüccar kendi-sine yoksul
kadınla arasında geçenleri anlatır. Hz. Musa (A.S.) «işte bu yüzden Allah,
geçmiş bütün günahlarını bağışladı» diyerek tüccara müj-deyi verir (7).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder